BULUŞMA

Biz, Mehmet ve Cenk, Ozan ile hafta sonu nasıl bir plan uygulacağımız konusunda yazışırken Ozan zaman kaybetmemiş ve bizimde kısa süre sonra kaynaşacağımız arkadaşlarıyla planlarını yapmıştı bile.

Motorsiklet aşkı ve arkadaşlığı, bir anda insanlar üzerindeki tüm maskeler kalkıyor ve saf bir arkadaşlığın başlangıcı tekerleklerin dönmesiyle birlikte geliyor. Az önce, tanıdığın bir arkadaşının arkadaşı sınırlarını kaldırdığın duvardan öylece girip yerleşiyor listene… Bu motor felsefesi benim için karmaşık bir konu. herkezin bir nedeni mevcut arkadaşlıkları güzel.

Bizde o gün tanıyacağımız ve seveceğimiz insanlarala buluşmak üzere Göktürk’te alıyoruz soluğu tabi olarak son gelen benim yine.  Uyku güzel bir şey. Mehmet çoktan gelmiş. 08:30’da karşıdan gazlayan grup, Ozan, Ümit, Oytun ve Pilot dizmişler motorları. Mehmet’in motorundan anlıyorum bizim grubun bu olduğunu ve yanlarına park ediyorum. Muhabbet çoktan başlamış kahvaltılar söylenecek. Çok geçmeden benim sucuklu yumurtada geliyor.

Yaklaşık 300km yol gidilecek. herkez hazır 10:30 gibi yanıbaşımızdaki benzin istasyonunda depolar dolduruluyor ve yola çıkıyoruz. İçeriden köy yolundan bir miktar ilerliyoruz. Yer yer çalışmalar var. Toz toprak. Ana yola çıkıyoruz. Motorunu, kendini denemek için iyi bir parkur denilebilir. Gazlamak için bir iki boşluk yakalanıyor. Limit sizsiniz .! Pek geçmeden otoban bitiyor ve köy yollarına giriyoruz. Oytun genellikle en arkada, kaskının en tepesine monte ettiği kamerasıyla bizi çekiyor yada biz öyle zannediyoruz. Zira henüz bir kamera kaydı görmedik. Arada bir gazlıyor ve tüm grubu çekiyor Oytun.

Benim ilk grup deneyimim. 🙂 Nasıl poziyon alacağız? zik zak mı duracağız? öyle dursak iyi olur felan diye hesap içindeyim. Bu arada, Ozan ve Ben sanırım (ki öyle) en tecrübesiz arkadaşlarız. Mehmet haricinde diğerlerinin geçmişini bilmesemde, viraj, açıktan al, cizgi mizgi, vites düşür, gaz aç felan durumları iyi. Eğitim, tecrübe kendini belli ediyor.  Zaten Ümit bir Nordkapp yapmış yakın zamanda o macerayıda bu sayfalarda görmek isteriz. (Bu Nordkapp, böyle yazılıyorda, nasıl okunuyor oda ayrı mesele, Ümit’ede sormadık iyi mi.)

Öyle, grup adap felan tam bilemeden ilerliyorum. Adap, nasıl canın çektiyse :).  Bir müddet sonra grubumuz yavaşlıyor. Oda nesi! henüz kahvaltı yapmışken kendimizi bir sucuk merkezinde buluyoruz.

Aha sucukcu.!

Kahvaltıyı henüz yaptık, aklımız sucuklarda. Dönüşte uğramak üzere çaylarımızı içiyoruz. Bu sucukları yemek için, yaklaşık 10 km’lik toz toprak içindeki yoldan geçeğimiz ve pislik içinde eve varacağımızı kimse bilmiyoru o saatlerde.

Yola devam, çevremizi Karadeniz bitki örtüsü sarıyor. Bitki’den kastım adını bilmediğim yüksek ağaçlar. Güzel görünüyorlar. Tepelerde görüş mesafesi gözünüzün keskinliğiyle limitli. Sanırım bu limit normal bir insan için 10km kadar. Görebildiğimiz yere kadar görüyoruz tabiatın bize sunduklarını. Yollar güzel virajlar yumuşak, İğneada’ya 40 km kadar kala, yanlış hatırlamıyorsam Yenice Köy’ünden sonra dağ yollarını aşmamız gerekiyor. Yollar oldukça geniş ve güzel olmasına karşı pek çok kısmında, yolun ortalarına doğru, sizi kaydırıp düşürebilecek nitelikte kum ve toprak var ve ister istemez gazı kapatıp daha temiz bir alan seçmeye çalışıyorum…

Bu arada yol boyunca, Ozan, Mehmet, Onur ve Ben motorsikletlerimizi değiştiriyoruz ve herkes birbirinin motorsikletinin nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyor. Aslında, tanımadığınız bir motorsikletle yol almak pekte güvenli olmayabilir ama yavaş kullanıyoruz diyerekten kendimizi avutuyoruz. Ümit ve Oytun motorsikletlerinden memnunlar. 🙂 

Bir ara, fazer hede/höde bir şeyi kullan diyorlar. A aaa.! daha önce KTM990 kullandım. Onu biraz tanıyorum. ABS felanda var. Ama bu Fazer denen merette ABS, SRS, airbag, felan yokmuş bir anda itici geliyor motorsiklet. Traction control diyorum. Al sana bilek deniyor. 🙂 o bilek bende olsa,  ne işim var yollarda direk piste..!  Neyse, Mehmet Fazer, Mazer dinlemiyor doğuştan adrenalin. Spor motorlar özelliklede SS motorlar ilgimi hiç çekmiyor. Varsa yoksa Enduro, hadi bilemedin sport touring. Bu arada, Ümit’in Pan European keyifli görünüyor. Hatta, dönüş yolunda girdiğimiz tozlu topraklı, çakıllı çukurlu yolda bu motorun ilerleyişini görünce Enduro şart mı? diye kendi kendime de sormuyor değilim. Bu grupta motor değiştirenlerin motorlarıyla ilgili (yada kendileri ile ilgili) sorunları olduğuna inanıyorum. Ozan’ın derdi, duruş pozisyonu. daha dik durmak istiyor. Cenk’le Mehmet’in derdi KTM 1190, Onur’un bir derdi yok sanırım. O biz motorları değiştirelim deyince sesini çıkartmıyor herhalde…

Neyse, sigara diye diye yanıp tutuşurken İğneada’ya girmiş bulunuyoruz. Bankamatik ararken yakıyorum sigarayı. Sigara ağızda devam.! Kurye modeli.:)

Günün menüsü hamsi..! henüz havalar soğumadı balıklar yağsız..! tava istiyoruz. Oytun’la karşılıklı oturduk. ikimizde 90+ salata tabağını nasıl hüplettik anlatamam..! bir dahaki sefere stratejimizi değiştireceğiz. Zayıf adamları karşımıza alalım..! Onur masanın en genci, “genç dima” patlatıyor esprileri üst üste…! hızına yetişemiyoruz.

Motor muhabbeti işte.. Nerelere gideriz ? Nasıl gideriz ? Henüz geri dönülecek 300km ye yakın yol var ve biz sanki yol bitmiş gibi hüzünlüyüz.

Yemeği yedik ağarlıkta çöktü..! Dönüşte sucuk var..:)

Gazlıyoruz. Az önce geçtiğimiz bu dağ yollarında yukarı aşağı, sağa sola kıvrılıyoruz. Hava kararmaya yakın, navigasyon bizi otobana doğru götürüyor ama istemiyoruz. Biz hepimiz, şehir yollarını sevmiyoruz. Garmin zumo’ya son rotayı giriyor Ümit. İstikamet ara yollardan sucukçu. Öyle bir yola sokuyor ki bizi Zumo kimse kimseyi tanıyamayacak az sonra. Çok toz duman yutuyoruz. Tam Mehmet’in yolu. En çok sevinen Mehmet oluyor. Motorun kıçı bir o yana bir bu yana, tozu yiyende bizleriz… 🙂 Bizim Fazer’da tutunamamış o lastiklerle, oda yanlaya yanlaya devam ediyor ama bilekten TC. Sucukçudayız. Yarımları patlatıyoruz ve hava karardı. İstanbul yaklaşık 90km.

Ardışık sıralandık. En öne en çok km yapan adamı koyduk Ümit. İzinden gidiyoruz. Motorda pek bir ışıklı, dolayısıyla bize iyi rehber oluyor taki Göktürk otobanına çıkana dek. Orada yine serbest stil devam. Bir ara, Ümit yine öne geçiyor ve hızımız 90km/h’e düşüyor. Nedenini sonradan anlayacağız. Ozan’ın yakıtı bitmek üzere, minimum yakıt tüketimi moduna geçmişiz. Bu intercom’lardan edinmek lazım. Ozan ile Ümit’in kasklarında birbirleriyle konuştukları intercom’ları mevcut. Uzun yol için vazgeçilmez bir donanım. Diğerlerimiz birbirine el ayak hareketi çekiyor, bağırıyor..! Alınacaklar listesinde ilk sırada intercom. Neyse, bu iki arkadaş aralarında konuşmuşlar. Benzin bitti, motoru ittirirsin bak felan diye. Buradan çıkan ders, yanında bir hortum bulundur. Yakıt transferi gerekebilir. Yada bir önceki gezideki gibi motordan yağ eksiltmek için felan ideal. 🙂

Göktürk akaryakıt istasyonundayız. Yolculuğun son noktası buradan herkes evlerine dağılacak. Kimsede ayrılmak niyeti yok aslında. Yol olsa gideceğiz. Ayak üstü konuşuyor ve benzinliği havaya uçurmak üzere sigaraları uç uca ekliyoruz. Evden gelen facetime görüntlü çağrı ile irkiliyorum. Artık eve gitme vakti..

Kıçlarımız uyuşmuş birazda ağrı var. En azından benimkinde. Yüzümde bir gülümseme, bir sonraki istikamet için konuşarak, ayrılıyoruz.

Cenk

 

 

 

Toplam Mesafe: 205233 m
Ortalama Hız: 68.64 km/h
Toplam Süre: 03:32:27